| Ahmet GÖKSAN kibristkd@hotmail.com
“Düşünüyorum ki benden hizmet bekleyen bir vatan, bir Türklük vardır. Bunun vazifelerin en kutsalı olduğunu anlayarak işe koyuldum. 1931’de atıldığım bu mücadelede, halkımın benden beklediği görevleri en dürüst bir biçimde yerine getirmenin huzuru içindeyim”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kaynamakta olan kazan, hızla sona doğru yaklaşırken fokurdamaya başladı. Bu tartışmaları kişisel olduğu kadar, kısır olan tartışmalar olarak da değerlendiriyoruz. Bu güne değin yapılan bu tür tartışmaların hiçbir kimseye yararının olmadığı yaşanarak öğrenilmiştir.
Seçim sonrasında adaylardan yalnızca birisi bu yüce makama oturmaya hak kazanacaktır. Bu nedenle adayların kısır tartışmaların ötesine geçerek, uygulayacakları politikalarının ve stratejilerinin konuşulması gerekmektedir. Zamanı boşuna harcamaya kimsenin hakkının olmadığı da bilinmelidir.
Ülkemiz bir kan gölü içerisinde değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin katkıları ile barış içindedir. Üstelik bu katkı sonrasında da saldırgan olarak bilinen Rumlara bile barış içinde yaşama olanağı da sağlanmıştır. Rumlar, bu olanağın bilincinde olamamışlardır. Bu nedenle geçmişe yönelik olarak yapılan eleştirilerin hiçbir anlamı yoktur.
20 aya yakın süredir yapılan görüşmelerden ortalık yere somut bir sonucun çıktığını da söylemek olanaksızdır. Karşı tarafın laf olsun torba dolsun yaklaşımı ile masaya oturduklarının artık görülmesi gerekmektedir. Görüşmelere katılanların yaptıkları açıklamalar, doyurucu olmanın ötesindedir. Açık söylemek gerekirse iç politikaya yönelik değerlendirmeler olarak almak durumundayız.
Bu şekilde masanın bir ucuna oturarak, kazanımlar elde etmek çabasında oldukları da biliniyor. Rumların bu hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu yöntemi en iyi uygulayan Rum lider Glafkos Klerides’tir. O’nun anılarının okunması gerektiğini de önermek istiyoruz. Rum halkı arasında yapılan bir araştırma sonucunda katılanların %70’i Bay Klerides’i birincilik koltuğuna oturttular. Makarios ise en alt sırada yer almaktadır. Şu anda görüşme masasının ucunda oturmakta olan Bay Hiristofyas’ın çok az farkla sondan ikinci sırada olduğunu kaydetmek istiyoruz.
Adada bulunduğumuz zaman diliminde bazı programlara katılarak değerlendirmelerimizi yapmış bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Yüce Atatürk’ün başkenti olan Ankara’dan bakışımızı konuşarak önerilerimizi de dillendirdik. Farklı siyasi eğilimlerde olan kişilerle ortak noktalarda buluşmuş olmanın sevincini sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
Hiç kimse, Rumların boyunduruğu altına girmek istemiyor. Bu kararlılığın sıklıkla yineleniyor olması, onurlu bir davranıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yok sayılacağı veya ortalık yerden kaldırılmasına neden olacak bir anlaşmadan yana olmadıklarını ısrarla belirttiler. Adadan ayrılırken geleceğe ilişkin olarak güvenimizin pekiştiğinin altını kalın çizgilerle bir kez daha çiziyoruz.
Bu noktada geleceğe yönelik çalışmalarda yol gösterici veya belirleyici politikaların yürütülmesi ve izlenmesi bir gereksinim oluyor. Bunu sağlamak için, Ulusal Kurul’un oluşması gerektiği konusunda da uzlaşı sağlanmıştır. Yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimi, sonucu itibarı ile yaşamsal önemde görülüyor.
“Anasına bak kızını, tarağına bak bezini al” söyleminde olduğu gibi Türkiye’ye koşut olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de Anayasa değişikliği gündeme taşındı. Bu çalışmaları Ulusal Kurul’un kurulması için gereken değişiklik için bir fırsat olarak görüyoruz. Ulusal Kurul’un, anayasal bir kurum olarak kurulmasında da sayılamayacak kadar yarar olduğunu belirtmek istiyoruz.
Kıbrıs Türklerinin gelecekleri açısından “Ulusal Kurul”un, anayasal bir kuruma dönüştürülmesi isteğimizi yinelemek istiyoruz. 18 Nisan 2010 gününde yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçiminin Kıbrıs Türklerinin geleceklerinin karartılmayacağı bir seçim olmasını içtenlikle diliyor ve istiyoruz.
SEVGİ ile kalınız…
09 Nisan 2010 - Ankara - |
